14 Ağustos 2017 Pazartesi

GÖKÇETEPE - İBRİCE DALIŞ MERKEZİ - MECİDİYE - ERİKLİ

Bu sene farklı rotalar denemeye karar verdim. Hemen her sene ege turu yapardım. Ege bölgesinin gönlümde gerçekten çok ayrı yeri var. Neden Trakya tarafına hiç gitmiyorum diye aklımdan geçirmedim değil. Tabularımı yıktım ve bir bilinmeze doğru yol almak için sabah 5 sularında kalktım. Yol arkadaşım yıllardır bana elektronik ürün getiren genç bir arkadaş. Yeni aracımla memleket hariç ilk uzun yolum olacaktı. Sabahın 5'inde bir benzinliğe giderek depoyu doldurdum ve Trakya maceramız başlamış oldu. (Araç 270TL'ye fullendi)


Beraber gideceğimiz arkadaşın adı Muhammed. Ben Maltepe'de o ise Başakşehir'de ikamet etmekte. 45 dk kadar sonra verdiği adresten kendisini alarak Edirne tarafına doğru yol aldık. İstanbul'dan uzaklaşmaya başlayınca büyük şehirde ne kadar çok zehirlendiğimi bir kez daha gördüm. Henüz Tekirdağ sınırlarına girmiştim ki, yol boyunca uzanan ay çiçekleri güzel görüntüler sergilemeye başlamıştı bile gözlerimize.


Kolay gibi gözükse de ay çiçekleri arasındaki bu anı yakalamak kolay olmadı. Fotoğraf çekilmek için farklı yerlerde dursam da önlerine kazılan derin hendekleri geçmek çoğu yerde imkansızdı. Sanırım bahçe sahipleri insanların sürekli topraklarına basmalarından sorun yaşamışlar ki bu şekilde bir önlem almışlar. 


İlk rotamız Saros Körfezindeki Gökçetepe Tabiat Parkı. İstanbul Anadolu yakasından yaklaşık 300 km uzaklıkta. E5 yolu boyunca gidip Keşan Gelibolu Çanakkale yolu üzerinden ayrılıyoruz. Yolu takip edersek fotoğrafta gözüktüğü üzere Yunanistan karşılayacak bizleri... Yaklaşık 3 saat süren yolculuğumuz ardından Gökçetepe Tabiat Parkı girişine ulaştık. İçeri giriş günlük 40 TL ve araç içinde ayrıca 20 TL alıyorlar. 2 gün için toplamda 100 TL ödeyerek içeri girdik.


Hafta sonuna denk gelmemizden dolayı içerisi oldukça doluydu. Çadırda konaklayacağımız için gölge güzel bir yer bulmaya çalıştık. Kafamıza yatan en uygun yere de çadır ve yataklarımızı kurduk. 


Yerleşme işi bittikten sonra sıra kahvaltıya geldi. Kamp için katlanır sandalye ve masa vazgeçilmez kolaylıklardan. Tabiat parkının hemen girişinde bulunan fırından birkaç tane simit ve poğaça aldık (17 TL). Diğer yiyecekleri bir gün öncesinden marketten almıştık zaten(Ortalama 80 TL). Pratik yiyeceklerle ormanın ortasında keyifli bir kahvaltı yaptık. 


Hemen size Gökçetepe Tabiat Parkı ile ilgili bir kaç bilgi vereyim. Giriş ücretlerinden bahsetmiştim. İçeride ortak kullanım Prefabrik tuvaletler var. Tahmin edileceği gibi temizliği çok iyi değil. Eğer yolunuz düşecekse mutlaka kağıt havlu ve tuvalet kağıdı bulundurun. Etrafı taş ile çevirip üzerinde mangal yapmanıza karşı uyarı anonsları yapılıyor. Yerden yüksek ayaklı mangallık bulundurmanızda fayda var. Belirli aralıklarla bazı noktalara elektrik panoları koymuşlar. Yanımdaki arkadaşın daha önceden tecrübesi olduğundan sarmalı uzatma kablomuz vardı. Çadır kuracağınız noktaya göre 10 ila 100 metre arasında elektrik uzatmasına ihtiyacınız olabilir. Eğer yakınınızdaki çadırın prizinde boşluk varsa başkasından da elektrik alabilirsiniz... Bu keyifli ortamın keyfini çıkartmaya geldi sıra! 2 ağaç arasına kurduğumuz hamakta sallana sallana kuş cıvıltılarını dinlemek büyük huzur veriyor insana.


Akşam saatlerine doğru Tabiat parkının alt tarafında bulunan denize geçtik. Deniz içinde bulunan platformdan atlayış yapılabiliyor. 


Deniz fazlasıyla tuzlu ve benim gibi yüzmeye tam alışamayanlar için ideal. Hiç yüzme bilmeyenler bile kolayca öğrenebilir. 


Malumunuz deniz insanı acıktırıyor. Hava kararmadan mangalımızı yakalım dedik. Etrafta bolca çalı çırpı bulunuyor. Sucuk ve köftelerimizi ızgaraya dizip pişirdik. 


Akabinde önce gözlerimiz sonra midelerimiz bayram yerine döndü :) Acaba evde yapsaydık yine bu kadar lezzetli olur muydu diye sorası geliyor insanın :) ... Artık hava karardı küçük sohbetlerin ardından doğa galip gelerek uykuya yenik düştük :) Şişme yatağım ev konforunda bir uyku sağladı bana. Hiç rahatsız olmadan sabahın ilk saatlerine kadar deliksiz uyudum. 


Bir süre şekerleme yapıp Muhammed'in uyanmasını bekledim. O sırada etraftan gelen kuş cıvıltıları arasında uyanmayı inanın hiç bir şeye değişmezsiniz! Abartmıyorum! İş yok, stres yok, kalabalık yok, bağırıp çağıran yok vs. Bunlar yerine huzur var, meditasyon var, kuş cıvıltıları arasında ruhunuzu dinlendirmek var.


Artık yavaş yavaş kalkıp kahvaltı hazırlamanın vakti geldi bile. Etrafı toplayıp masamızı kurmaya başladık.


 Ege kıyıları hep bana Yunan müziklerini hatırlatır. Buraya gelmeden bir kaç gün önce telefonuma yüklediğim program ile kolayca yunan müzikleri dinledim. Özellikle yunan taverna müzikleri çok keyif verir bana. Pratik kahvaltılıklar ve yunan müzikleri eşliğinde harika bir kahvaltı ile başladık güne. 


Kahvaltıdan sonra deniz kenarına inip yüzdük. Yanımızda getirdiğimiz şişme bot ile kıyı boyunca kürek çekerek sahili bir de denizin ortasından görme şansımız oldu.


Sahilde bulunan küçük kafeteryada buz gibi limonata içip serinledik. Etrafı bir süre fotoğrafladık ve sonra ziyaret etmek istediğimiz yerler arasında bulunan İbrice Dalış Merkezi, Mecidiye ve Erikli'ye gitmeye karar verdik.


 Buralara 2 farklı şekilde ulaşılabiliyor. 1.si geldiğimiz otoyolu geri dönüp Keşan yolundan Mecidiye yoluna girmek. 2.si ise Gökçetepe Tabiat parkının hemen arkasından giden bozuk yoldan gitmek. Aracıma biraz acıyarakta olsa bozuk yoldan gitmeye karar verdik. Navigasyona göre geri dönüp Mecidiye'ye ulaşmamız 60 km. Fakat tabiat parkının arkasından giden yol sadece 10 km. 


Çok fazla hız yapmadan yavaş yavaş yola girdik. Daha yolun başında karşı taraftan gelen bir aracı durdurup yolun durumunu sorduk. Gidilmeyecek kadar kötü değil diye söyleyince yola devam ettik. Tepeden Göktepe Tabiat Parkının sahilini fotoğraflama şansı bulduk. 


Gitgide berraklaşan deniz bizi kendine hayran bıraktı. Yol boyunca hoş manzaralar yakalayarak yolumuza devam ettik. 


Nihayet medeniyete ulaşıp asfaltlı bir yola girerek İbrice Dalış Merkezine geldik. Burada alkollü bir mekan ve balıkçıdan başka bir şey yok. Henüz dalıştan yeni gelen gruptakiler heyecanla gördüklerini birbirlerine anlatıyorlardı. Acaba ben yapabilir miyim diye aklımdan geçirdim fakat kendimi hazır hissetmedim.


İbrice'den çıkıp Erikli yolu üzerindeki Mecidiye'ye doğru yol aldık.


 Mecidiye yolu üzerinde duyduğumuz İtalyan Koyu'na gitmeye karar verdik. Yine kısa tozlu topraklı bir yola girerek İtalyan koyuna ulaştık. Maalesef insanlarımız buraya çöplerini bırakıp gitmiş. Bize ne zaman medeniyet vuracak meçhul! O güzelim koya ve kumsala yazık olmuş. Hiç eşyalarımızı indirmeden bu pis yerden geri döndük.  Ana yola girip hemen yakınındaki Mecidiye sahiline doğru yola koyulduk.


Aracımızı uygun bir yere park ederek sahile ulaştık. Yanımızda getirdiğimiz güneş şemsiyesi ve havlu gibi eşyalarımızı plaja serdik.


Metrelerce uzaklaşmamıza rağmen boyumuzu geçmeyen berrak deniziyle Mecidiye sahilini çok beğendim. Şimdiye kadar hayatımda gördüğüm en temiz ve en berrak deniz Datça Palamutbükü'ndeydi. O listeye Mecidiye'de dahil oldu. İstanbul'a yakın alternatif deniz arıyorsanız denizine sonuna kadar kefilim. Hafta sonları veya günübirlik bile aileniz veya arkadaşlarınız ile rahatça gelebileceğiniz bir mekan.


Yeterince denizin keyfini çıkarttıktan sonra Erikli'ye gitmek üzere yola çıktık. Kısa bir yolculuğun ardından uygun bir yere aracımızı park edip yürüyerek gezmeye başladık. Gittiğimizde henüz öğlen saatleri olduğundan çok fazla hareket yoktu. Sahil boyunca uzanan dükkanları dolaşarak hediyelik eşya satılan alana geldik.


Bilenler bilir buzdolabı magnet koleksiyonuma bir yenisini daha eklemek için buradaydım. Gittiğim her turistik yerden illaki 1 tane magnet alırım. Bu yüzden gittiğim yerlerde gözlerim hediyelik eşya satıcılarını arar. Eriklinin simgesi kılıç balığıymış. Bende yöreye özel bir tasarım alarak koleksiyonuma ekledim.


Gördüğümüz kadarıyla Erikli'nin Rumeli Dondurmacısı meşhurmuş. Adamlar yoğurtlu dondurma dahil onlarca farklı lezzet sunmuşlar (Dondurmanın topu 2 TL).


Etrafta Bim ve A101 gibi bilinen marketler var. Akşam için alışverişimizi yapıp yine aynı bozuk yoldan dönüş yoluna girdik.


Güneşin batmasına yakın mangalımızı yakarak akşam yemeği için hazırlıklar yaptık. Yine etraftan küçük odunlar toplayarak mangalımızı yaktık.


 Yorgunluğun üstüne mangal bir gidiyor ki sormayın :)


Akşam hamakta günün yorgunluğunu atarken Gökçetepe Tabiat Parkı'nın facebook hesabından bizim resimlerimizi paylaştığını gördüm. Telefonuma tanımadığım 3 ayrı kişiden mesaj geldi. Burası hakkında bazı sorular sordular. Elimden geldiğince dilim döndüğünce cevaplamaya çalıştım. Gece geç saatlere kadar bekleyip cırcır böceklerinin melodisi ile uykuya daldım... Ertesi gün hafif bir kahvaltının ardından eşyalarımızı ve çadırımızı toplayarak İstanbul'un yolunu tuttuk. Tekirdağ yolu üzerinde bir kaç tane Köfteci var. Bunlardan en meşhur olanı Özcanlar Köftecisiymiş. Buralara kadar gelip de  Tekirdağ köftesi yememek olmazdı tabi. 


Biz özcanlar special adlı menüden sipariş ettik. Yanına içecek, patates kızartması, piyaz ve tatlı ile birlikte toplamda 80 TL hesap geldi. Menüsü doyurucuydu tavsiye edebilirim. Her ne kadar yediklerimiz ile doysak da Muhammed'in tavsiyesi üzerine hayrabolu adındaki tatlısını da denemeden edemedik. 


3 koca güne sığdırabildiğimiz bunlar. Umarım okuma zahmetine giren kişiler keyif almışlardır. Kabuğunuzu kırıp memleketimizin farklı yerlerini keşfedin. Hayatın kısa olduğunu aklınızdan çıkartmayın ve ilk fırsatta nefes alacak yeni güzel ortamlara gitmeyi unutmayın. Selam ve sevgilerimle...

GÖKÇETEPE - İBRİCE DALIŞ MERKEZİ - MECİDİYE - ERİKLİ